Başlık Yok
Mutsuzluk okadar sardıkı bu aralar buraları, bunca zamandan sonra utanmadan yazı yazıyorum. Yazı yazmayı haketmek için iyice bunalması nefes alamaması ve son bir hamleyle kendini su üstüne atması gereken acemi salak dalgıçlar gibi bende yazıya atıyorum kendimi son bir hamleyle.
İkinci bi amacımda "bak bunları kimseye okutmuyorum" diyip bazılarına okutup beğenmelerini bekleyip övünüp gururlanmak, cok güzel yazıyorum a.q. diyip.
Yani sebep değil mutsuzluk bana aslında. İtiraf etmek şimdi çok kolay geliyo. Mutsuzluk sadece bahane. Yazmakta bahane değil mutluluğa. Övünmeye bahane...
Sonuç, kendini beğenmişlik....
Gerçek, eziklik....
Bunu anlamak, mutsuzluk.....
Kısır döngü....
Gebericem yahu mutsuzluktan.
Noldu acaba eski günlere? nereye saklanı verdiler? Hemde bir anda. Banada hiç söylemediler saklambaç oynayacağımızı. Hem oynasakta çamlak çömlek patlamadımı daha? Aradım aradım bulamadım işte.
Hem noldu o iyi insanlara acaba? onlardamı saklandı? hani kendilerini düşünmeyen, hani aslında senide düşünmeyen, hani aslında kimseyle işi olmayan, yaşamaya bakan sadece.... Korkmayan, korkmadan yaşayan, severek yaşayan, kimsenin tavuğuna kış dmeeyen, hesap kitap bilmeyen, hep çok seven, hep çok özlediğim o insanlara noldu?
Noldu arkadaşlarıma benim? Hani mutluluğun bile farkına varmadığımız sokakta tozun toğrağın içinde... Hani toplamayı çıkarmayı bilmediğimiz, birimizden birimizi çıkarıp diğerine ekleyemediğimiz...
Bilmiyorumki bu yazıyı nasıl bitiriyim. Çağırsam gelirler mi desem edebi olmaya çalışıcam, ama çok emanet durucak.
En iyisi çat diye bitireyim...